Parya idi; potansiyel ortak oldu. Riyad’ın gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı katletmek için bir ölüm mangası göndermesinden bu yana geçen beş yıl içerisinde Suudi Arabistan Başkan Joe Biden’ın gözünde bu kadar değişti.
Görünüşe göre, ABD hükümetinin petrol zengini krallığı ve fiili yöneticisi Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’ı (MBS) rehabilite etmek için sürmekte olan çabaları gerçekçi politikaları Biden’ın Washington Post köşe yazarı için adalet arayışı vaadinin önüne geçirmiş durumda.
Kısa vadeli stratejik ve ekonomik kazanımlar uğruna bu vaatten vazgeçmenin sonuçları sadece Suudi Arabistan’daki gazeteciler ve insan hakları aktivistlerini etkilemiyor; global düzeyde bir felaket olduğunu söylemek mümkün.
ABD’de sürekli oturma izni olan Kaşıkçı için adalet arayışından vazgeçmek baskıcı rejimlere bir mesaj niteliği taşıyor: en güçlü Batı demokrasileri dahi siyasi ve ekonomik çıkarları söz konusu olduğunda gazetecileri korumaya dair coşkularını bastıracaklar demek.
Kaşıkçı kadar tanınmış bir gazeteci bile Suudi Arabistan’ın İstanbul konsolosluğunda parçalara ayrılarak öldürülebiliyor ve kimse bunun için bedel ödemiyorsa onun kadar iyi bağlantıları olmayan gazeteciler haberleriyle otokratların karşısına çıktıklarında ne şansları olabilir?
Dünyanın dört bir yanındaki haber merkezlerinin duvarları devletlerin veya organize suç örgütlerinin gerçekleri söylemelerini engellemek için öldürdükleri meslektaşların fotoğraflarıyla kaplı. Her 10 vakadan sekizinde cinayet emrini verenler adaletten kaçmayı başarıyorlar.
Bir an için sanki Kaşıkçı cinayeti için durum farklı olabilir gibiydi. 15 kişilik bir ölüm mangasının cesedi parçalayarak işlediği bu suçun korkunçluğu uluslararası medyada manşetlere taşınmıştı.
İstanbul konsolosluğuna böcek yerleştirmiş olan Türkiye istihbaratının 2 Ekim 2018 günü gerçekleşen suikastin detaylarına hakim olması sayesinde tartışmasız biçimde Suudi yanlısı olan Trump hükümeti dahi harekete geçmişti.
Başkan Donald Trump cinayetle alakalı bazı Suudi Arabistan vatandaşlarına yaptırımlar uyguladı ancak ABD istihbaratının cinayeti onun onayladığı sonucuna varmasına karşın veliaht prensi suçlamaktan kaçındı.
Ertesi yıl, başkan adayı Joe Biden Demokrat Parti’nin bir seçim münazarası esnasında sorumluların hesap vermesi için çalışacağı teminatını verdi ve Suudi Arabistan için “parya” ifadesini kullandı.
2012 yılında Beyaz Saray’a seçilen Biden daha önce yayınlanmamış olan CIA raporunu kamuoyuna sunmuş ancak selefi gibi MBS’ye doğrudan yaptırım uygulamamıştı. Biden hükümeti geçen yılın Kasım ayında veliaht prensin egemen devlet kaynaklı dokunulmazlığı olduğunu ilan edecek kadar ileri gitti. Böylece Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz’in MBS ve iki üst düzey yardımcısına karşı ABD’de açtığı dava fiilen sona erdi.
Batı hükümetlerinin kendisine karşı harekete geçmeyeceğinden emin olan Prens Muhammed kendi markasını Y-kuşağından bir teknoloji dostu ve siyasi reformcu olarak yenileme çabalarına girişti.
The Guardian’ın haberine göre Suudi Arabistan Krallığı uluslararası spor anlaşmaları ve sponsorluklar için 6 Milyar Doları aşan bir meblağ harcadı; muhalifleri bu hamleyi spor üzerinden aklanma çabası olarak yorumluyorlar. Silikon Vadisi’ndeki teknoloji şirketlerinin de başlarını döndüren krallık 500 Milyar Dolar harcayarak Kızıl Deniz kıyısında ticaret ve turizm alanlarında çekim merkezi olacak fütürist bir şehir kurmayı planlıyor.
Veliaht prensin ülkesindeki popülerliği de sosyal hayat üzerindeki din bazlı kısıtlamaları hafifletmesi ve kadınlara araba kullanma izni vermesi sayesinde yükselmiş durumda.
Ancak, ABD merkezli insan hakları kurumu Özgürlük Evi’ne göre, tüm bu halkla ilişkiler kampanyalarının ardında krallık dünyanın en az özgür ülkelerinden biri olmayı sürdürüyor. Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) 1 Aralık 2022 tarihli yıllık hapishane sayımına göre ülkede düzinelerce insan hakları savunucusu ve aktivistin yanı sıra 11 gazeteci de hapisteydi. Hükümeti ve veliaht prensi eleştirmek tehlikeli; bu durum yurtdışına kaçmış Suudi Arabistan vatandaşları için bile geçerli.
Washington Post’un esli imtiyaz sahibi ve CEO’su Fred Ryan ile konuştuğumda bana “Cemal adına adalet isteyenler olarak hepimiz hayal kırıklığına uğradık” dedi. “Bir Cumhuriyetçi Parti hükümeti tüm bunların sorumluluğunun Suudi hükümetinin en tepesinde olduğu sonucuna vardı. Biden adayken MBS için parya dedi. Soru şu ki, ne değişti?”
Cevap kısmi olarak şu olabilir: Washington’un hesaplamaları gösterdi ki Orta Doğu’da İran ve Çin’in etkilerini dengeleyebilmek ve Rusya’nın Ukrayna savaşının yol açtığı sorunlardan dolayı petrol piyasalarında istikrarı korumak için Suudi Arabistan’a ihtiyaçları var.
Biden hükümeti ayrıca Prens Muhammed’i Washington’un bölgedeki en önemli müttefiği İsrail ile bir anlaşma yapmaya ikna etmeye çalışıyor. Bu anlaşma Trump’ın İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Fas arasında imzalanmasına önayak olduğu Abraham Anlaşmaları’nı model alabilir.
Suudi Arabistan’ın bunun karşılığında istedikleri az değil; bunlara bir karşılıklı savunma paktı ve sivil amaçlarla kullanılacak bir nükleer program için ABD yardımı da dahil. Filistinli Hamas’ın 7 Ekim günü İsrail’e karşı gerçekleştirdiği emsalsiz ve ölümcül saldırı bu iddialı barış planını – eğer sona erdirmediyse – erteletmiş olabilir.
Ancak veliaht prensin böyle bir teklifi düşünüyor olması dahi Birleşik Devletler’in nüfuzunun varlığını sürdürdüğünün göstergesi. Washington bölgedeki stratejik ve ekonomik çıkarlarını kovalamaya devam ederken de insan haklarını savunabilir.
Eğer Riyad ABD’den güvenlik garantileri istiyorsa veya FIFA’nın 2034 Dünya Kupası ya da Olimpiyat Oyunları gibi büyük etkinliklere ev sahipliği yapmak için Batı’dan destek bekliyorsa özgürlükçü demokrasiler bu fırsatlardan istifade edebilirler. Ülkedeki hapis gazeteciler ile siyasi mahkumların serbest bırakılmalarını ve ülke dışındaki Suudi muhaliflerin taciz edilmelerine bir son verilmesini talep edebilirler.
Washington ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Kaşıkçı yasağına kanuni destek verebilir. Kongre Üyesi Adam Schiff’in sürgündeki muhaliflerin kaçtıkları ülkelerin hükümetlerinden korunmaları için verdiği kanun tasarısını da destekleyebilir.
Kaşıkçı cinayetlerini diplomatik halının altına süpürmek bir hatadır.
Ryan: “Despotlar inandığımız temel haklar ihlal edildiğinde ABD’nin nasıl tepki verdiğini gözlemliyorlar” dedi. “Şu anda aldıkları mesaj cesaret verici değil.”
Robert Mahoney CPJ’in eski genel müdürlerindendir. Basın özgürlüğü üzerine yazılar yazar, konuşmalar yapar ve Irak’tan Sri Lanka’ya dünyanın sorunlu bölgelerinde CPJ misyonlarına önderlik etmiştir. Reuters için dünyanın farklı bölgelerinde muhabir, büro şefi ve editör olarak çalışmıştır. “The Infodemic: How Censorship and Lies Made the World Sicker and Less Free” adlı kitabın yazarlarından biridir. Onu Twitter’da @RobertMMahoney hesabından takip edebilirsiniz.