2018 yılında Suudi Arabistan ve Afganistan’dan ABD’ye dek gazeteciler mesleki faaliyetlerine misilleme olarak öldürüldüler ve ve görev başında öldürülen toplam gazeteci sayısı son üç yılın en yükseği olarak belirlendi. Çatışma alanlarında öldürülen gazetecilerin sayısı ise 2011’den bu yana en düşük düzeyde.
19 Aralık 2018 tarihinde yayımlanmıştır
NEW YORK
Yaptıkları haberler nedeniyle misilleme sonucu öldürülen gazetecilerin sayısı 2018 yılında bir yıl öncesiyle kıyaslandığında neredeyse iki katına çıktı ve böylece görev başında öldürülen gazetecilerin sayısı toplamda yükseldi. Aşırılıkçıların gazetecileri hedef alan saldırıları arttırdıkları Afganistan en ölümcül ülke oldu ve toplamdaki artışa katkısı çok.
2018 yılında, 1 Ocak ve 14 Aralık tarihleri arasında, dünya çapında en az 53 gazeteci öldürüldü; bunlardan en az 34 kişi hedef seçilerek öldürüldüler. CPJ görev başında öldürülen gazetecileri üç kategoride takip ediyor: misilleme cinayetleri, silahlı çatışma veya çapraz ateşte kalma sonucu gerçekleşen ölümler (bu yıl 11 kişi ile 2011’den bu yana en düşük çıkan sayıda) ve şiddet eylemlerine dönüşen protestoları izlemek gibi diğer tehlikeli görevler esnasında gerçekleşen ölümler (bu yıl sekiz kişi). Toplam sayı geçen yıl boyunca öldürülen ve içlerinden 18’i planlı cinayetlere kurban giden 47 kişiye kıyasla daha yüksek. 2016 yılında toplamda 50 kişi öldürülmüştü.
Öldürülen gazetecilerin sayısındaki artış iki yıllık bir düşüşü izlese dahi, hapsedilen gazetecilerin sayısının istikrarlı biçimde yüksek oranlarda saptandığı bir döneme denk geliyor ve dünya çapındaki şiddetli basın özgürlüğü krizini daha da kötüleştiriyor. Bu krizin kaynakları çeşitli ve karmaşık olmakla beraber, teknolojik gelişmeler sonucunda artık gazetecilerin bir zamanlar mesajlarını yaymak için haber medyasına ihtiyaç duyan siyasi ve kriminal gruplara karşı daha savunmasız halde kalmalarına karşın aynı gelişmeler sayesinde daha çok insanın gazetecilik faaliyetinde bulunmasıyla yakından alakalılar.
Gazetecilerin hakları ve güvenliği konusunda uluslarası liderlik eksikliği bir diğer belirgin etken. Bunu en iyi sergileyen vaka Washington Post gazetesi yazarı Cemal Kaşıkçı‘nın Ekim ayında Suudi Arabistan İstanbul Konsolosluğu’nda Suudi ajanlar tarafından pişkince katledilmesiydi. Kendi iradesiyle ABD’de sürgün olarak yaşamakta olan Kaşıkçı, Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın sıkı bir muhalifiydi. Kaşıkçı vakası üzerine sesi en yüksek çıkan devlet lideri olan Recep Tayyip Erdoğan’ın hükumeti bağımsız medyayı etkin bir şekilde kapattı ve üç yıldır üst üste dünyanın en çok gazeteci hapseden ülkesi.
Dünya çapında basın özgürlüğünün geleneksel bir savunucusu olagelmiş Beyaz Ev, Kaşıkçı cinayetinde suçunun kime ait olduğu konusunda lafı dolandırdı; hem de Post gazetesinin haberine göre, CIA’in veliaht prensten başkasının böyle bir operasyon için emir veremeyeceği sonucuna varmış olmasına karşın. Bu meseleye dair nihai açıklama olarak kabul edilen sözler 20 Kasım günü Başkan Donald Trump tarafından söylendi: (prensin cinayette iddia edilen yoluna dair) “belki o yaptı, belki de yapmadı!” dedi ve “her durumda ABD Suudi Arabistan’ın sarsılmaz bir ortağı olarak kalmak niyetindedir” diye ekleyerek Suud’ların satın aldıkları silahlar ile İran’a karşı müttefiklikten söz etti. Neticede, ABD ile kafi miktarda ticari ilişkileri olan ülkelerin yaptırım göremeksizin gazetecileri öldürebileceğinin sinyali Trump tarafından verilmiş oldu.
Kaşıkçı, Washington DC’ye sınırı olan iki eyaletten birinde, Virginia’da yaşıyordu. Diğer eyalet olan Maryland, 28 Temmuz günü medyaya karşı yakın ABD tarihinde gerçekleştirilen en ölümcül saldırıya sahne oldu. Annapolis şehrinin gazetesi Capital Gazette’nin haber merkezine giren silahlı saldırgan dört gazeteci ve bir pazarlama elemanını vurarak öldürdü. Katil zanlısı Jarrod Ramos, 2012 yılında gazeteye karşı açtığı bir iftira davasını kaybetmesinin ardından kuruma yönelik sürekli tehditlerde bulunmuştu. Ramos beş adet birinci derece cinayet ve diğer suçlamalarla yargılanacak; Capital Gazette‘nin haberine göre davasının başlangıç tarihi 3 Temmuz 2019. Katliamın ardından Trump muhabirlere: “Tüm Amerikalılar gibi gazetecilerin de işlerini yaparken vahşice saldırıya uğramak diye bir korkusu olmamalıdır” dedi. Ancak birkaç gün içinde basına karşı alışıldık saldırılarını sürdürdü; sosyal medya üzerinde ve mitinglerde medyayı “yalan haber” diye andı ve gazetecilere “halk düşmanları” dedi.
Trump’ın sözlü saldırıları esnasında Avrupa Birliği gazeteci güvenliği konusunda kendi kriziyle uğraşmaktaydı. Slovakya’da yolsuzluk haberleri yapan 27 yaşındaki araştırmacı gazeteci Ján Kuciak Şubat ayında nişanlısı ile birlikte vurularak öldürüldü ve Ekim 2017’de Malta’da arabasına yerleştirilen bomba sonucu öldürülen Daphne Caruana Galizia‘nın ardından birlik içinde çalışmalarından dolayı öldürülen ikinci gazeteci oldu. (Bu yıl 6 Kasım günü bir diğer AB gazetecisi olan Viktoria Marinova vatanı Bulgaristan’da tecavüze uğradı, dövüldü ve boğularak öldürüldü. Devlet yetkilileri işlenen suçun kurbanın gazeteci olmasıyla ilişkisiz olduğunu beyan ettiler ancak CPJ halen cinayetin nedednini araştırıyor.)
Caruana Galizia ve Kuciak cinayetleri çözülmüş değiller ve CPJ’in araştırmalarına göre böylesi cezasızlık kaçınılmaz biçimde daha çok şiddetin önünü açıyor. Bu döngü Meksika’da bu yıl en az dört ve Brezilya’da iki gazetecinin öldürülmesiyle de kendini gösteriyor.
Bu bakımdan, 2018 yılında gazeteciler için en ölümcül ülke olan Afganistan’ın CPJ’in yıllık dünya çapında Cezasızlık İndeksi içeriğinde de sağlam bir yeri var; gazeteciler sıklıkla öldürülüyorlar ve katilleri serbest geziyor. 2018 yılında Afganistan’da öldürülen gazetecilerin sayısının 13’ü bulması CPJ kayıt tutmaya başladığından beri görülenlerin en yükseği; ABD’nin ülkeye saldırıdığı ve dokuz gazetecinin öldüğü 2001 yılı da buna dahil.
Son yıllarda Afganistan’daki aşırılıkçılar tarafından gerçekleştirilen büyük bombalama eylemlerinde ilkinin ardından gazetecileri ve diğer ilk müdahale ekiplerini öldürme amaçlı olduğu belli ikinci patlamalar gözlemlendi. Böyle bir çifte intihar saldırısında İslam Devleti olarak bilinen militan grup 30 Nisan 2018 tarihinde dokuz gazeteciyi öldürdü. Bu hayli kinik tuzak için saldırgan kendini medya çalışanı gibi gösterdi ve ilk patlamayı görüntülemeye koşan bir grup gazetecinin arasında üzerindeki patlayıcıları ateşledi. Kurbanlardan biri de ABD fonlu Azadi Radyosu’nun (Radio Free Europe/Radio Liberty ya da RFE/RL kurumunun Afganistan servisi) muhabiri, 26 yaşındaki Abadullah Hananzai oldu. RFE/RL’den alınan bilgiye göre, son zamanlarda uyuşturucu bağımlılığı ve İçişleri Bakanlığı’nın ülkedeki narkotik trafiğiyle mücadelesi konuları üzerinde çalışmış olan gazeteci ilk evlilik yıldönümünü kutlamak üzereydi. Hananzai’nin son Facebook iletisi önceki hafta kimliği belirsiz saldırganlarca vurularak öldürülen eski bir meslektaşı anmaya yönelikti.
Suriye ve Yemen gibi savaş alanı ülkelerde de gazeteci ölümleri devam ediyor ama çatışma veya çapraz ateş sonucu öldürülen gazetecilerin sayısı 2011’den beri en düşük düzeyde. Bu sonuçta gazetecilerin habere erişim olanaklarının azalması veya risklerin göze alınamayacak kadar büyümesi sonucunde gelen otosansürün, sürgünün veya mesleği bırakmanın katkıları var. Suriye‘de hem 2017 hem de 2018 yılında en az dokuzar gazeteci öldürüldü; bu sayı, en yüksek olduğu 2012 yılında 31 idi. Yemen‘de 2018 yılında üç gazeteci öldürüldü ve Irak‘ta CPJ 2012’den bu yana ilk kez öldürülen gazeteci tespit etmedi. Orta Doğu’da ayrıca iki Filistinli gazeteci Gazze Şeridi’ndeki protestoları izlerken İsrail askerleri tarafından vurulup öldürüdüler.
CPJ 2018 yılında gazetecilerin öldürüldüğü 23 diğer vakayı araştırmaya devam ediyor ama şu ana dek bu vakaları gazetecilik ile ilişkilendilendiremedi. Bunlar arasında bir diğer ABD vakası olan serbest müzik gazetecisi Zachary Stoner’on Haziran ayında Şikago’da vurularak öldürülmesi de var.
CPJ araştırmasından diğer bulgular:
- 2018 yılında yedi basın işçisi öldürüldü; bunlardan dördü ikişer kişi ile Afganistan ve Yemen’den.
- Geçen yıl sekiz kadın gazeteci öldürülmüştü, bu yıl rakam üç. Tarihsel olarak bakınca, öldürülen gazetecilerin yaklaşık yüzde yedisi kadın.
- Bu yıl beş yabancı gazeteci öldürüldü: İki Ekvadorlu Kolombiya’da cinayete kurban gittiler (şoförleriyle birlikte) ve üç Rus Orta Afrika Cumhuriyeti’nde gizemli koşullar içeriside öldürüldüler.
- İslam Devleti gibi aşırılıkçı siyasi gruplar yüzde 53 oranıyla en çok vakada baş şüpheli durumundalar.
- Öldürülen gazetecilerin yüzde 62’si siyaset alanında haber yapıyordu, gazeteciler için en ölümcül alam bu oldu.
- En tehlikeli meslek canlı yayın muhabirliği idi.
CPJ gazeteci ölümleri hakkında detaylı kayıtlar tutmaya 1992 yılında başladı. CPJ çalışanları her ölümü ayrı ayrı araştırıyorlar ve ardında yatan koşulları teyit ediyorlar. CPJ’in bir vakayı meslekle alakalı olarak kabul etmesi ancak araştırmacıların bir gazetecinin doğrudan mesleki faaliyetten dolayı misillemeye uğrayıp öldürüldüğü, çatışma altında çapraz ateşte öldürüldüğü veya tehlikeli bir görevde öldürüldüğünden makul biçimde emin olduklarında gerçekleşiyor.
Eğer bir öldürülme vakasının amacı belirsiz ise anca gazetecinin mesleki faaliyetinden dolayı öldürülmüş olması mümkün ise CPJ bu vakayı “teyit edilmemiş” diye arşivliyor ve araştırmaya devam ediyor.
CPJ’in listesi hastalık sebebiyle ölen veya kaza bir saldırı sonucu meydana gelmediyse araba ya da uçak kazalarında ölen gazetecileri içermiyor. Başka kriterler kullanan diğer basın kurumlarının ölüm sayıları CPJ’inkilerden farklı oluyor.
CPJ’in 2018 yılında öldürülen gazeteciler veritabanı her kurban için ayrı birer kapsül raporu ve verideki trendleri incelemek için filtreler içeriyor. CPJ’in ayrıca 1992’den beri öldürülen, kayıp ve hapsedilmiş tüm gazeteciler için de bir veritabanı mevcut.
Elana Beiser Gazetecileri Koruma Komitesi’nin yayın yönetmenidir. Daha önce editör olarak Dow Jones Newswires ve The Wall Street Journal için New York, Londra, Brüksel ve Hong Kong’da çalışmıştır.