İnternet’te seslerin çokluğu demokrasi için iyidir, fakat bir grup en dehşet verici şekillerde saldırıya maruz kaldı. Tüm dünyada tecavüz tehdidi, fiziksel şiddet ve rahatsız edici görüntüler kadın gazetecilerin e-postalarında ve sosyal medya platformlarında kendisini gösteriyor. Gazetecilerin İnternet’te taciz edilmesi yeni bir şey olmasa da, haberlere değerli katkılar yapan pek çok kadın gazeteci için özel bir kaygı konusu ve özgür ifadeyi caydırıcı bir hâl aldı. Pek çoğuyla çalışma ayrıcalığına sahip oldum.
Şubat 2015’te, bakanlığın Basın Özgürlüğü Temsilciliği , Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ile birlikte, katılımcı ülkelerdeki kadın gazetecilerin İnternet taciz edilme sıklığını değerlendirmek için kalitatif bir araştırma başlattı. Resmi basın özgürlüğü temsilcisi benim ve aldığımız yanıtlar hepimiz için bir uyarı alarmı niteliğinde ve kadınların çoğunun her gün karşılaştıkları tehditlerin sayısı ve niteliği açısından oldukça sarsıcıydı.
Kısa tutmak ve bu tür bir istismara maruz kalmış olanlara karşı duyarlı olmak adına, gazetecilere ulaşan yaygın mesajı şu şekilde özetleyeceğim: “Çok fazla konuşan kadınlar tecavüzü hak eder.” Bu tacizdeki cinsiyet öğesi gayet açık ve bu öğe İnternet’teki kadınları susturma amacıyla tecavüz tehditlerini ve rahatsız edici görüntüleri (genellikle cinsel) kullanarak geleneksel iğneleyici dilin de ötesine geçen üslup ve tehdit türleriyle baş gösteriyor. Bu gazetecilerin hem gazeteci hem de kadın olarak saldırıya maruz kalmalarına karşın, bu sadece bir “kadın” meselesi değildir. İnternet’teki ses çeşitliliğini sınırlamak herkese zarar verir ve mücadeleye erkeklerin farkındalığı ve katılımı eklenmeden bu saldırıları durdurma konusunda yapılabileceklerimiz çok yetersiz.
Bu tür bir tacizle karşı karşıya kalan kadınlar, iş bu tip bir istismarı yetkililere bildirmeye geldiğinde, sonuçlar doğurması ya da destek veya yasal tazminat alması muhtemel bir müracaatı çok azı gerçekleştiriyor. En iyi ihtimalle, tacizi gözardı etmeye teşvik ediliyorlar ya da bilgisayarlarını kapatıyorlar; en kötü ihtimalle istismara yol açmak ya da başkalarının ifade özgürlüğünü baltalamakla suçlanıyor. Elbette,bilgisayarı kapatmak Kabul edilebilir ya da gerçekçi bir çözüm değildir. İğneleyici dil, sanal dünyada kısıtlanabilse dahi, kadınların güvenliğine ve itibarına yönelik tehditler gerçektir. Aslında, pek çok gazeteci, İnternet’in kişilerin gerçek kimliklerini tamamen gizli tutabilmelerine ve sosyal, kişisel, finansal veriler dahil olmak üzere bilgiye tam erişime imkan veren doğasının saldırganlardan kaçmayı imkansız hale getirdiğini ve İnternet üzerinden tacizin zararlı etkilerini daha da arttırdığını ileri sürüyor. Anketimize yanıt veren bir gazeteci şöyle yazdı: “Ön saflarda yer aldığımda, kendimi düşmanca bir ortama atmayı seçmiş oluyorum. Sadece Twitter ve Facebook’ta düşüncemi belirttiğim için evimde böyle bir psikolojik stres hissetmek dayanılır gibi değil.” Bunun bir savaş muhabirinden geldiğini belirtmekte fayda var.
Ankete katılanların %95’i işleriyle ilgili tehditler ve tacizlerin önemli bir çoğunluğunun İnternet’te gerçekleşiğini teyit etti. Ancak, tacizden sakınmayı onlar için zorlaştıran faktörler, güvenlik güçlerinin ve devlet görevlilerinin sorumluları etkili bir şekilde cezalandırma ya da İnternet üzerinde saldırıların meydana gelmesini önleme çabalarını da engelliyor. Asıl sorun saldırıların düzensiz ve süreksiz olması. Ayrıca somut veri eksikliği de var. İnternet’te gerçekleşen belirli istismar olayları ve gazetecilerin çalışmalarının (hem İnternet hem İnternet dışındaki) kuantatif ve kalitatif etkileri dahil olmak üzere verinin toplanması, kadın gazetecilerin İnternet’teki güvenliklerini destekleme konusunda gerçekten etkili olmak isteyen politika üreticiler için temel ilk adımı oluşturuyor.
Diğer bir eksiklik de nefret söylemi ve belirli eşiklerin kısıtlanmasını gerektiren ve tüm sektörü kapsayan standartların olmaması. Gazetecilerin bu tür istismarları ayırt edip listeleyebilmeleri gerekiyor ve bu standartlar keyfi olarak belirlenemez. Bu standartlar; sivil toplum, aracılar, basın kuruluşları, uluslararası örgütler ve gazetecileri içeren üyelerden oluşan tüm paydaşların katkısını gerektiriyor.
Bu süreci Basın Özgürlüğü Temsilciliği Bürosu’nda başlatmak için Eylül 2015’te konu hakkında bir forum düzenlemek üzere önceden hazırlanan “İnternet’te Kadın Gazetecilere Yönelik Artan Güvenlik Tehdidi üzerine 02/2015 tarihli bildirimiz” dahilinde yer alan tavsiyelerle birlikte araştırmamızın bulgularını kullandık.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın katılımcı ülkelerinden medya uzmanları, aracı İnternet şirketlerinin temsilcileri, vatandaşlar ve politika yapıcıların katıldığı forumda, her paydaş grubunun karşı karşıya kaldığı engeller ve İnternet taciziyle mücadeleye yönelik gerçekçi fırsatlar masaya yatırıldı. Bu toplantı, gazetecilere kişisel deneyimlerini politika üretenlerle doğrudan paylaşma imkanı verdi; böylece müzakerenin çerçevesi kadın gazetecilerin günlük yaşamlarının gerçekliği, bu tür bir istismarın sonuçları, ulusal sınırların dışındaki farklılıklar ve deneyimler, başvurup destek alabildikleri yollar üzerine şekillendi.
Bu müzakere sonucunda bu tür bir istismarın yaygınlığı konusunda daha kapsamlı bir anlayış oluştu. İnternet tacizinin yansımaları ifade özgürlüğü gibi demokratik ilkelerin zaten can çekişmekte olduğu ülkelerde çok daha şiddetli olmasına karşın, konferanstaki gazetecilerin ifadeleri, sorunun dünyanın diğer kısımlarının yanı sıra Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı bölgesinde cereyan ettiğini doğruladılar. 2013’ten beri karşılaştığı yaygın taciz konusunda açık açık konuşan İngiliz gazeteci Caroline Criado-Perez, aldığı rahatsız edici ve şiddetli tehditlerden bazılarını yüksek sesle okuyarak orada bulunan topluluğu dehşete düşürdü. Azerbaycanlı gazeteci Arzu Geybullayeva, forum katılımcılarına kendisinin ve ailesinin güvenliğini tehdit eden pek çok ölüm tehdidi ve sayısız mesaj aldığını anlattı. İki kadının da ev adreslerinin İnternet’te yayınlanması, beraberinde tecavüz ve fiziksel şiddet tehditlerini getirdi.
Konferansta bulunan pek çok kadın, gerekli emniyet araçlarının ve kurbanları etkin bir şekilde koruyacak teknolojik anlayışın eksikliğinden söz ettiler. Teknolojinin sürekli olarak gelişmesiyle birlikte, gazetecilerin saldırıya uğrama biçimleri de değişime uğruyor. Bugün bu biçimler intikam pornosu yayınlama, siber mobbing ve hizmeti engelleme saldırılarını içermekte. Forum katılımcılarınca, kurbanların ihtiyaçları olan desteği aldıklarından ve suçluların en iyi ihtimalle saldırıyı başlatmadan önlendiğinden emin olmak için, emniyet güçlerinin eğitimlerinin kapsamında dijital okur yazarlığın da yer alması gerektiği konusunda fikir birliğine varıldı. Emniyet güçlerinin bu tür saldırıların ardındaki motivasyonlara ilişkin veriye, yasal teamüllere dair bilgiye hızlıca erişim imkanına ve bir dijital nefret suçunu oluşturan unsurların net bir şekilde tanımlanmasına ihtiyaçları var.
Toplantı, bu sorunun Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve diğer uluslararası örgütlerde, bu soruna uzun sureli olmasını umduğum bir odak noktası olması yönünde atılan ilk adımı temsil etti. Toplantı sonrasında, bürom, İnternet tacizine maruz kalan kadın gazetecileri desteklemek üzere, politika yapıcılara mevcut yasal çerçevelerin etkin şekilde kullanıldığını nasıl garanti altına alacakları konusunda belirli önerilerin yer aldığı bir tavsiye listesi yayınladı. Bu listede şunlar yer aldı?
- Emniyet teşkilatlarının kapasitesini, uluslararası insan hakları standartlarını anlayacakları şekilde güçlendirin, ki böylelikle teknik ve yasal konularda gerekli araçları ve eğitimi sağlamak da dahil olmak üzere, gerçek güvenlik tehditlerini ayırt edebilsin ve tehlike altındaki bireyleri koruyabilsinler.
- İnternet tacizi ve etkileriyle ilgili verilerin toplanması ve analizine ilişkin (buna belirli vakalara ve bunların emniyet güçlerince takibine ilişkin bir veritabanının yaratılması da dahil) bir görevlendirme yapın ve özendirin
- Eğitim gereçlerini ve farkındalığı arttırmaya yönelik kampanyaları geliştirmek, diyalog için verimli yapılar yaratmak için katılımcı ülkeler, uluslararası örgütler, medya, sivil toplum ve İnternet aracılarıyla birlikte bir çalışma grupları ağı kurun.
- Kadın gazeteciler ve medya aktörlerin tehdit ve diğer biçimlerdeki İnternet üzerinde istismarı ifade özgürlüğü ve bağımsız medyaya doğrudan bir saldırı olarak kabul edin.
Bu önemli adımlar emniyet teşkilatlarına bu türden suçları daha iyi saptamak ve uluslararası yasal çerçeve kapsamındaki kurbanlara gerçek koruma sağlamak için gereken araçları sağlayacaktır.
En önemli ama en az anlaşılan noktalardan biri, bu yıkıcı eğilimi başarılı bir şekilde azaltmak için gerekli yasal çerçeveye zaten sahip olduğumuz gerçeğiydi. Çerçeve, Uluslararası İnsan Hakları Bildirgesi, Uluslararası Sivil ve Politik Haklar Sözleşmesi, Kadına Karşı Her Tür Ayrımcılığın Önlenmesine ilişkin BM Sözleşmesi, Pekin Eylem Platformu, Birleşmiş Milletler Gazeteci Güvenliği ve Ceza Muafiyeti’ne İlişkin Hareket Planı ve İnternet’te serbest konuşma özgürlüğüyle ilgili L13 de dahil Birleşmiş Milletler’in çok sayıda resmi kararını kapsıyor. Bu tedbirler hep birlikte, kadın gazetecilerin serbestçe çalışabilmesini sağlamaya yönelik kapsayıcı bir çerçeve sunuyor. Burada önemli olan, ifade özgürlüğüne boğucu olumsuz etki yapabilecek yeni yasalar çıkarmamak ama bilgi ve kaynaklar sağlayarak mevcut yasaları gazetecilerin güvenliğini sağlamak ve cinsiyet temelli ayrımcılığa son vermek için etkili şekilde kullanmak.
İnternet tacizi medyada çoksesliliği ve demokrasiyi bir bütün olarak tehdit ediyor. Bir rapora göre yazılı basın, radyo ve televizyon haberlerinde çalışanların sadece yüzde 24’ü kadın. Eğer bu tip taciz denetimsiz olarak devam ederse kadın gazetecilerin otosansür yapmalarına ve İnternet üzerinde kadın perspektifini azaltabilir.
Ankete yanıt veren bir savaş muhabiri cevabında neden işinden izin aldığını açıkladı: “Bir araya ihtiyacım vardı” dedi. “Ama bu beni buna İsrail ve Filistin haberleri yapmak için buna gerçekten değer mi diye düşünmeye itti.” Sözün özü basit: Her düzeyde her sektörde politika belirleyen kişiler her cinsiyetten gazetecinin temel özgürlüklerimize doğrudan bir saldırı olan İnternet tacizinden korkmadan özgürce çalışabilmelerini sağlamayı birincil önceliklerden bilmeli.
Dunja Mijatović medya özgürlüğü temsilcisidir; bu göreve onu 2010 yılında atayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Bakanlar Konseyi 57 üye devlet kapsamında ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğünü korumak ve teşvik etmek için siyasi yetkiye sahiptir.