Joel Simon/CPJ Murahhas Üye
Türkiye tüm dünyada en çok gazeteci hapseden ülke ünvanına sahip olacak bir ülke değil, hatta dünyanın en çok gazeteci hapseden ülkeleri listesinde bile olmaması gerekiyor. Fakat sayılar yalan söylemez. CPJ’in bugün yayınlanan, dünya çapındaki hapisteki gazeteciler çetelesine göre Türkiye; gazetecilik faaliyeti nedeniyle hapsedilen 49 gazeteciyle, İran (45), Çin (32) ya da Eritre (28)’den de daha fazla sayıda gazeteciyi hapiste tutuyor. Türkiye kendisini bu durumda nasıl oldu da buldu? CPJ’in listesinin üst sıralarında yer alan diğer ülkelerden farklı olarak Türkiye’de basın daha açık ve canlı. Türkiye gelişmekte olan bir demokrasi, bir NATO üyesi ve AB’ye aday.
Türkiye’de basını baskı altına almak için gazetecileri hapsetme yöntemi seçici bir şekilde kullanılıyor. Türkiye’de hapsedilen gazeteciler iki geniş grupta ele alınabilir: hükümetin şiddet kullanan ayrılıkçı bir terör örgütü ile bağı olduğunu iddia ettiği Kürt gazeteciler ile; hükümeti devirmek için komploda bulunmakla suçlanan sol tandanslı ve aşırı milliyetçi gazeteciler.
Suçlamalar görüldüğü üzere oldukça ciddi, zaten bu nedenle CPJ bu iddiaları doğrulayacak yeterli kanıt olup olmadığına bakmak için aylarını harcayarak dava dosyalarını inceledi. Bizim vardığımız sonuca göre, yok. Hatta bir çok davada kanıtlar, yayınlanmış makaleler, röportajlar, telefon görüşmeleri ve notlardan oluşan gazetecilik faaliyetleri.
(Anakım medyada yer alan gazeteciler her ne kadar büyük baskı altında olsalar da – sonunda ceza gerektiren davalar, medya sahiplerinin içeriden uyguladıkları sansür, siyasi liderlerin gazetecilerin kişiliklerine yönelik saldırıları – sadece birkaçı hapse girmekten korktuğunu söylüyor.)
Türkiye’nin hapse atılan gazeteciler konusunda dünyada lider konumunda olduğunu, ilk olarak CPJ’in Ekim ayında yayınladığı Türkiye’nin Basın Özgürlüğü Krizi başlıklı özel rapor dogrulamıştı. Rapor, Ankara’da hem büyük bir hayretle karşılandı hem de bir çok kişi tarafından tebrik edildi; CPJ kurulu üyesi Kati Morton Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile bulgularımızı görüşmek için buluştuğunda hava gergindi.
Ancak konuyu takip eden birçokları için ortak olan nokta şu idi: Ana problem, gazetecilerin soruşturmaya uğramasına neden olan kapsamlı ulusal güvenlik kanunlarının yarattığı kısıtlayıcı yasal çerçeve, ki bu kanunların birçoğu askerin siyasete egemen olduğu bir dönemde yürürlüğe girmişti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hükümeti bu kanunlar üzerinde reform yapacağını vaad etmişti ve bazı olumlu adımlar atıldı da.
Ancak bu reform sürecinin inandırıcı olabilmesi için CPJ, Türkiye’nin öncelikli olarak gazetecileri en çok hapseden ülke konumundan kurtulması gerektiğine inanıyor. Son zamanlarda bazı ilerlemeler oldu. CPJ’in Ekim ayı tarihli özel raporundan bu yana geçen sürede hapisteki gazeteci sayısı 61’den 49’a düştü. Davaları süren bazı gazeteciler mahkemeler tarafından salıverildi.
Ancak hala hapisteki gazetecilerin yüzde 80’i herhangi bir suç nedeni ile cezalandırılmış durumda değil. Davaları sonuçlanmayı beklerken onlar daha ne kadar kalacakları belirsiz bir şekilde hapiste tutuluyorlar. Kimin tutuksuz yargılanacağına karar verme süreci ise keyfi görünüyor. Aynı iddialarla suçlanan ve aleyhlerinde aynı delillerin bulunduğu kişilere farklı muamele ediliyor. Biri salınıyor diğeri ise hapislerde çürüyor.
Türkiye’nin savcıları ve yargıçları selahiyet yetkilerini hapiste mahkeme kararını bekleyen tüm gazetecilerin salındığını görmek için kullanmalılar. Elbette tutuklu yargılanan bu gazetecileri salıvermek krizi çözmeyecek. Salıverilenler hala çok ciddi suçlamalarla karşı karşıya olacaklar ve her an her dakika hapse atılabilme riski ile yaşayacaklar. Buna ek olarak, CPJ araştırması gösteriyor ki hali hazırda mahkumiyet kararı alanlar, yargı sürecinde bir çok hak ihlali ile karşı karşıya kalmışlar. Biz hükümlerinin kaldırılması gerektiğine inanıyoruz ve serbest bırakılmalarını savunmaya devam edeceğiz.
Ancak hapisteki gazetecilerin sayısında keskin bir düşüş, hem iç hem dış kamuoyunun güvenini sağlama ve böylece hali hazırda ilerlemekte olan reform sürecine dair umutların güçlenmesi adına ilk adım olacaktır. Çok fazla şey tehlikede. Türkiye’nin daha geniş kapsamlı stratejik hedefleri – bölgesel bir lider olma, Avrupa entegrasyonuna dahil olma ve küresel yatırımcıların güvenini bir hukuk devleti olarak elde tutmaya devam etme – medya karşısında takındığı baskıcı tutum nedeni ile sarsılıyor.
Türkiye’nin arzuları erişilebilir. Ancak Türkiye dünyanın en çok sayıda gazeteci hapseden ülkesi ünvanını elinde tuttuğu sürece bu arzular erişilir olmaktan uzak olacaktır.